Biraz pozitif ayrımcılık yapıyorum ve kadınlardan devam ediyorum röportajlara.
Her zaman söylüyorum dünyayı kadınlar kurtaracak. Bugün o kadınlardan biriyle röportaj yapıyorum yine. Sevgi, eğitim, çok yönlülük, sanat, yazarlık, doğa hepsi bir arada ve keyif alacağınıza inandığım bir röportaj oldu. “Küçük Erik Ağacı” kitabının yazarı Ümit Baca ile sohbetteyim bugün.
Umarım keyif kahvenize eşlik etmeyi başarırız ?
Ümit Hanım, ben sizi önce kitabınız vesilesiyle sonra da yaptığımız ufak sohbetle biraz olsun tanıdım. Sohbetimize sizi biraz daha tanımakla başlamak isterim. Ümit Baca kimdir?
Ben, babamın köy öğretmeni olmasından dolayı köyde doğmuş, sonra Tavşanlı ilçesine yerleşmiş, yine babamın öğretmen maaşlarının yetersiz olmasından ötürü ek iş yaparken küçük yaşta sorumluluk almış, emek, çaba ve alın teri ile tanışmış biriyim…
O yüzden çalışmak bizim ailemizde bir hobidir diyebilirim. Çünkü 67 yaşındaki babam hala çalışıyor hem de severek, yoruldum bile demeden. Ben de babamın izinde giden biri olarak boş durduğum bir anı bilmem.
Liseyi Tavşanlı Anadolu Öğretmen Lisesi’nde bitirdim. Sonra Uludağ Üniversitesi Türkçe Öğretmenliğinden mezun oldum. Göreve başlama ve ilk tayin olduğum yer Van’dı. Daha sonra maceraya Eskişehir‘de devam ettim.
İki çocuk annesiyim. Tiyatrocuyum, aynı zamanda organik tarım ile uğraşıyorum ve düşünüyor, üretiyor. yazıyorum. Tek amacım var hem kendi hem de canım ülkemin canım çocuklarını için; vatanını seven, onurlu, dürüst, çalışkan, üreten, düşünen ve soru soran çocuklar yetiştirmek. Bu uğurda yetiştirebildiğim tek çocuk bile benim için en büyük başarımdır.
Doğa tutkunu ve organik tarımla ilgilenen bir Türkçe öğretmeninden çıkmış çocuk kitabı olan Küçük Erik Ağacı nasıl çıktı ortaya biraz anlatır mısınız?
Çocuklarıma her gece mutlaka masal okurum. Okuduğum masallar zamanla bizi tatmin etmedi ve bir şeyler eksik geldi. Ya resimlerini beğenmedik ya kurguyu ya da verilen mesajı. Derken kendi göbeğimin bağını kendim kesmeye ve kendi çocuklarım için kendi masalımızı yazmaya karar verdim.
Bir gece otururken de birden masalın kurgusu belirdi kafamda, hemen elime telefonumu alıp başladım yazmaya. Baktım güzel oldu. Bir daha, bir daha derken “Küçük Erik Ağacı” raflarda yerini aldı.. Tabi çocuklarıma her gece kendi yazdığım masalları okumaya başladım. Küçük Erik Ağacı yazdığın ikinci masal aslında ilk masalımız Küçük Mo.
Küçük Erik Ağacı; resimleriyle, kurgu ve verdiği mesajla çocukları tatmin edecek bir masal kitabı. Değerler eğitimi kapsamında ele alınabilir. Çünkü ana teması; kibir ve bencillik.
Yeni hazırladığınız çocuk eğitimi üzerine bir kişisel gelişim kitabı ve bir eğitim seti daha var sanırım. Hazırlıklar ne aşamada, ne zaman tanışacağız yeni kitaplarla?
Türkçe Öğretmeni olmama rağmen çocukların ruhlarını eğitmek Türkçe’nin kurallarını öğretmekten daha anlamlı geldi bana ve ruhları dingin, kendini keşfetmiş, güçlü çocuklar yetiştirmeye adadım kendimi. Onun için çocuk eğitimi ile ilgili sürekli kendimi geliştirdim. Okudum, eğitimlere katıldım; derken şu an yazımı tamamlanan “Ebeveynlerin Gücü Adına” adlı kişisel gelişim kitabımı ortaya çıkardım. Ebeveynlerin Gücü Adına, ebeveynlerin çare bulmakta zorlandığı 19 problemi çözümleriyle birlikte sunuluyor. Ödev, kardeş kıskançlığı, teknoloji bağımlılığı, yemek yeme problemi, okul uyumu, cinsel eğitim, mahremiyet eğitimi…
Şu an kitabımın editör aşamasında. Kıymetli Uzman Psikolog Tuba BİÇER elinden geçtikten sonra yayınevi aşamasına geçeceğim ve kısmetse yeni yıla yetiştirmeyi planlıyorum.
Bir de Eğitim Seti hazırlıyorum. İçinde 20 adet deyim olacak ve 20 deyimi masallaştırarak (masallar tabi ki yine benim kalemimden) sunacağım çocuklara. Deyim kartlarımız ve deyim puzzle da setin içindeki sürprizlerden. Bu seti hazırlamaktaki amacım çocuklara deyimleri eğlenceli bir şekilde öğretmek ve onlara farklı bakış açıları sunmak. Setin yarısını tamamladım, kısmetse önümüzdeki eğitim yılına onu da yetiştirmeyi hedefliyorum.
Çocuklar için çok kıymetli kitaplar geliyor anlaşılan. Organik tarım kısmına değinmek istiyorum birazda. Neler yapıyorsunuz? Geçtiğimiz günlerde ata tohumu dağıttınız sosyal medya üzerinden. Ne kadar kıymetli bir uğraş. Biraz bilmek ya da öğrenmek isteyenlere organik tarım ve ata tohumu hikayenizi anlatmak ister misiniz?
İnanmayacaksınız ama yazmaya vesile olanlar gibi organik tarıma vesile olan da çocuklarım oldu. Çocuklarımı sağlıklı yiyeceklerle, hormonsuz gıdalarla tanıştırma kaygısı beni organik tarıma yöneltti. Demiştim ya çalışmak bizim için hobidir diye… Eşimle konuştuk ve karar verdik. Biraz birikmiş paramız vardı. Bunu altına, dövize de yatırabilirdik ama biz toprağa; alın teri ve üretmeye yatırmaya karar verdik. 3 dönümlük bir tarla aldık. Orada çocuklarımız için ürünler yetiştiriyoruz. Tabi bu ürünlerin tamamı ata tohumu.
7-8 yıldır ekiyorum, dikiyorum, biçiyorum. Yazlık kışlık tüm ihtiyaçlarımızı tarlamızda kendimiz yetiştiriyoruz. İlaçtan, hormondan uzak; organik ürünler… Tabi çok zahmetli. Çünkü fideler arası etkileşim çok oluyor ve yıllarca sakladığımız organik tohumlar, diğer tohumlarla etkileşime geçip genetiği değişebiliyor. Hem ürünlerim hem de ben ciddi bir savaş içindeyiz genetiği değiştirilmiş tohumlarla.
Sosyal medya aracılığı ile 300’den fazla ata tohumu dağıttım (domates ve kavun) Amacım tabi ki organik tohumu korumak ve yaygınlaştırmak. Kendi tohumumuza sahip çıkmazsak, tohumda da dışa bağımlı hale geleceğiz ve belki de ileride ekebilecek tek tohum bile bulamayıp, aç kalacağız…
Öğrencilerinizin çok şanslı olduğunu düşünüyorum. Bu şansı okuyucularla da paylaştığınız için teşekkür ederim. Diyorum ya! Dünyayı kadınlar kurtaracak. Eğitim, doğa, sevgi, farkındalık ve sanat… Tiyatrodan konuşalım birazda. Nasıl başladı tiyatro sevgisi. O sahnenin tozunu 3 sene yutmuş biri olarak imrenerek izlerim tiyatrocuları…
Tiyatro yeteneğimi keşfetmek üniversite yıllarına denk geldi. Drama dersinin vizesinde bana uyuşturucu bağımlısı, kriz geçiren bir kız rolünü oynama görevi verildi. Rolümü; fazlasıyla hakkını vererek oynadım. 100 almıştım vizeden. Sonra hocamın da desteği ile eğitim almaya karar verdim ve Adile Naşit Devlet Tiyatrosu’nda eğitim aldım. Öğretmen olunca da tiyatroyu arka sıralarda kalmış, yok sayılmış, görmezden gelinmiş, yeteneksiz ve beceriksiz olduklarına inandırılmış çocukları gün yüzüne çıkarmak için kullandım. Pek çok çocuğumu tiyatro ile yeniden hayata bağladım. Yeniden başarılı olabileceklerine inandırdım, yeniden aslında unutulmayı, yok sayılmayı hak etmediklerine inandırarak, kendilerinin değerli olduklarını hissettirdim.
Tiyatro benim için bir sevdaydı. Sonrasında da çocuklarımı keşfetmek için bir araç oldu. Yine pek çoğunu kendi yazdığım oyunları sahneledim. Oynadım, oynattım. Çünkü tiyatro insana insanlığı insanca anlatma yolu benim için.
Bu kadar yönlü bir kişinin eğitime dahil olması çok güzel. Ben sizden ebeveynler için biraz tavsiye almak istiyorum. Malum pandemi süreci çocukları ve aileleri fazlasıyla yıprattı. Eğitim biraz sekteye uğradı diyebiliriz sanırım. Şimdi ki süreçte her şeyin normale döndüğünü varsayarak sormak istiyorum. Aileler nasıl bir yol izlemeli? Hem eğitim hem de psikolojik açıdan.
Ebeveynlere en büyük tavsiyem; çocuklarını çok sevsinler, ikinci tavsiyem de sevgilerini hissettirsinler. Çünkü yolunu kaybeden, yanlış yollara sapan, yanlış yollarda yanlış ilişkiler kuran her çocuğun alt temelinde sevgisizlik yatar. Sevgi doğadaki her canlının yaralarını iyileştirecek tek güçtür…
Peki teknoloji? Bu noktada gözlemleriniz nedir? Bence yeni neslin en büyük düşmanı ancak bir yandan da geleceğin odak noktası.
Teknoloji olmazsa olmazımız artık. Çocukları teknolojiden tamamen uzak tutamayız. Zaten tutmaya çalışmak da çok doğru değil. Sadece sınırlarını bilmelerini sağlayabiliriz. O da ancak çocuklarımıza bol bol sorumluluk vermekle mümkün.
Teknoloji başında fazla fazla vakit geçiren çocukların en büyük problemleri yapacak, ilgilenecek hiçbir şeylerinin olmaması. Çocuklarımızı pamuklar içinde büyütüyoruz, onların ellerini sıcak sudan soğuk suya sokmuyor; hayatın sadece pembe yüzüyle tanıştırıyoruz. Ama hayatın başka renkleri de var. Onları tanımalarını sağlarsak, hobi edinmelerine vesile olur, evde ve ev dışında sorumluluk verirsek hem başarma duygusunu tadan çocuklar yetiştirmiş hem de meşguliyetleri sayesinde teknoloji ile daha az zaman geçirmelerine engel olmuş oluruz.
Benim için bir Türkçe öğretmeni ile röportaj yapmak gerçekten zordu. Kusurum varsa af ola öğretmenim. Sohbetiniz ve zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederim. Sizi okumak büyük zevki.
Ben de oldukça keyif aldım. Sohbetiniz için teşekkür ederim.
Ümit Baca Sosyal Medya: @hercocuk_1umit