“İnsanları Yargılamak Hücreleri Bozuyor”

Bu hafta konuğun sağlıklı ve doğal yaşam üzerine alaylı bir uzman olan Hülya Çayoğlu Kurtkal…
Hülya ofiste hemen yanımda oturuyor. Benden yana soracak çok soru yok ama sizin için birkaç soru sormak istiyorum. Özellikle doğal ürünler konusunda oldukça bilgi birikimi olan Hülya uzun süredir “En Doğalından” blog sayfasını yazıyor.
Sayfada güzellik, organik yaşam, sağlık ve moda üzerine birçok alanda yayınlar ve uzman röportajları var.
Merak edenler için hemen sohbetimize geçelim…

Merhaba Hülya… Yan masadan sevgiler 🙂
Doğal ürünler üzerine sorular sormadan önce biraz senden ve bloggerlık geçmişinden bahsedelim istiyorum. Önce Hülya kimdir? Neler yapar ve blogunda bahsettiği doğallık özel yaşantısında ne kadar var?
Herkese en doğalından bir merhaba, yan masadan sana da sevgiler Bahar 🙂 Kısaca bahsedeyim kendimden. 1985 yılında İstanbul’da doğdum. Evliyim. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni bitirdim. Arkasında da marka iletişimi üzerine yüksek lisansımı tamamladım.
Esasında iletişim ve basın sektörü içindeyim. Ancak doğal ve sağlıklı yaşama olan ilgim hep vardı. Bu alanda sürekli araştırmalar yapıyorum ve bitkilerle haşır neşir olmayı çok seviyorum. Bu merak yıllar içinde elbette ki dışarı taşmaya başladı. Yakın çevreme, eşime, dostuma bak şu bitki, şu gıda bunlara bunlara yarıyor diye anlatırken buluyordum hep kendimi. O kürler senin, bu kürler benim. Elbette bir bilinç ve farkındalıkla. Hatta bu özelliğim o kadar yerleşmiş olmalı ki arkadaşlarım “Aktar Hülya” yakıştırmasını dahi yaptılar.
Doğanın büyük bir gücü olduğuna ve bu enerjiden doğru şekilde faydalanmak gerektiğini düşünüyorum. Ruh, beden ve zihin dengeli olabilirse ancak sağlıklı olabiliriz. Dolayısıyla doğallık sadece yediklerimiz ve içtiklerimizi kapsamaz. Zihnimiz de bedenimiz de denge içinde olmalı. Ancak o zaman pozitif bir ruha sahip oluruz. Dolayısıyla ben bu noktada evrensel düşünebilmenin ve evrensel yaşayabilmenin insanlık için en doğal şey olduğunu düşünüyorum ve bunları hayatıma uygulamaya gayret ediyorum.

Sayfanın oldukça yazarı var ve hepsinin uzmanlık alanları farklı. En Doğalından konu anlamında oldukça dikkat çekici ve geniş bir yelpazeye sahip. Aktif olarak kaç yazarla devam ediyorsun. Sayfa özellikle hangi konuda ziyaretçi çekiyor?
Evet, 12 yazarımız var. Yazarlar, bir dönem daha aktifti. Çeşitli yoğunluklardan dolayı şu sıra yazarlarla ara verdik. Ancak Yazarlar kategorisi ciddi bir arşivi de içinde barındırıyor. Okuyuculara fayda sunacak birçok konuda yazılar mevcut. Ziyaretçiler bu sayfalar da ne mi okuyabilirler? Hemen bahsedeyim.
Yazarlardan Bodrum Editörü Melis Büyükplevne Bodrum’daki hayatı, plajları, doğal mekanları, işletmeleri, otel ve yeme-içme yerlerini değerlendiren yazıları ile okuyucuların karşısına çıktı. İrlanda Editörü Özden Akdeniz, bizlere İrlanda’yı, gezip görülmesi gereken yerleri rehber niteliğindeki fotoğraf ve yazıları ile açıkladı. Amerika’dan yazan Yoga Eğitmeni Zeynep Yılmaz, sağlıklı yaşam ve Yoga üzerine değerli bilgiler sundu. Astroloji yazarı Zeynep Enzin ise yıldızların insan hayatı üzerindeki kritik açılımlarını paylaştı.
Anne Bebek editörü Cansu Dirim Şahin; ilk annelik tecrübelerini, anne bebek hususundaki emzirme dönemi, lohusa dönemi, bebek gelişimi konularını deneyimlerini aktardığı yazılarıyla ele aldı ve anne adaylarına ışık tuttu. Almanya editörü Havva Koçaslan Mutlu ise Almanya’dan lifestyle konular üzerine yazdı. endogalindan.com’un bir de İngiltere editörü var. İngiltere editörü Neriman Bekir Besiroğlu ise İngiltere’deki tarihi noktaları ve sosyal yaşam alanlarını yazdı. Kişisel Gelişim ve NLP uzmanı Dilek Şen ise kendin olmanın, doğal kalmanın ve mutlu olmanın yollarını, bireysel gelişimin önemli methodlarını anlattı.

Uzun süredir yazıyorsun ve bu sürede inanılmaz keyif aldığının birebir şahidiyim. Blog yazma fikri ne zaman ne nasıl şekillendi?
Bu şahitliğin için teşekkür ederim.
Yapı olarak insanlığa faydalı olan bilgileri paylaşmayı seviyorum. Naçizane bu alanda bilgim ve görgüm arttıkça paylaşma hevesim de çoğaldı. Bu alanda yazılar yazmak, deneyimlerimi, araştırmalarımı ve yapacağım röportajları insanlara ulaştırmak istedim ve bloğumu kurdum. Blog 4 yıldır yayında. Sağlık, güzellik, bitkiler alemi, aktüelite, organik yaşam, doğal kozmetik ve cilt bakımı markaları ve modaya kadar pek çok konu içeren kategoriler var. Slogana da doğal kalmanın kendimiz kalmakla mümkün olabileceğinden hareketle “Doğal Kal Kendin Ol” dedim. Bloğun ismini de “en doğalından” koydum. Logom 4 yapraklı yonca ve yapraklar turuncu.  Her bir yaprak şans, bereket, sağlık ve huzuru ifade ediyor.
Hal böyle olunca eylem ve söyleminizin paralel gitmesi önemli oluyor. Yani elden geldikçe sağlıklı yaşamaya çalışmıyorsam bloğu da yazmamın bir anlamı yok. Öyle ki yazma tutkusu, düzenli ve sağlıklı yaşam prensiplerine daha fazla yaklaştırıyor. Çünkü orada deneyimlerimi, keşfettiklerimi, fayda gördüklerimi yazıyorum ve insanlara yön verebilecek uzman kişilerle röportaj yapmaya çalışıyorum. Dolayısıyla yaptığınız işin ruhuna dönüşüyorsunuz. Örneğin geçenlerde Nefes ve Yaşam Koçu bir uzman ile röportaj yaptım, bir baktım doğru nefes taktiklerini kendimde de uygulamaya çalışıyorum. Meğerse biz nefes almayı bilmiyor, nefesimizi tutuyormuşuz.

Doğal ürünleri kullanmanın yanı sıra insanın doğasında var olan nimetlerden de ziyadesiyle faydalanmayı seven birisin. Geçtiğimiz hafta doğru nefes alma teknikleri ve yoga üzerine bir uzmanla röportaj yapmıştım. Eda Hanımdan sağlıklı yaşam üzerine daimi kurallar adına birkaç püf noktası istedim. Hemen bunun üzerine senden de doğal yaşam üzerine püf noktalarını öğrenebilir miyim?
Yukarıda kıyısından da olsa bahsettiğim gibi doğal yaşam oldukça bütüncül bir konu. “Doğal olan sağlıklıdır” deriz ya hep. Aslında bu noktada insanın kendini tanıması ve kendi gerçekliğini iyi bilmesi gerekiyor. Genel geçer önerilerim elbette olacak ama bir kişi için yararlı olan diğeri için zararlı olabilir. Doğallık kavramı özneldir, kişiye özgüdür. Demek istediğim meyan kökü benim bağışıklığımı arttırırken bir başkasının kronik bir rahatsızlığını tetikleyebilir. O yüzden yazılı, elektronik ya da görsel basında okuduğumuz, izlediğimiz her bilgiyi kural gibi kabul etmemek, uygulamadan önce düşünmek gerekirse tıbba danışmak da fayda var.

HER BİR YARGI HÜCRELERİ BOZUYOR
Sağlıklı yaşamın püf noktaları hususunda çok önemli adımlar var. Öncelikle iyi ve pozitif düşünmek, iyi duygular içinde olmak, kaygı ve endişeden arınmanın bizi pek çok rahatsızlıktan koruyacağına inanıyorum. Bildiğiniz gibi duygular, düşünceler ve kelimeler insanı ya iyileştirir ya da hasta eder. Lütfen kurduğumuz cümleler başta olmak üzere aklımızdan geçen düşüncelere dahi dikkat edelim. Bir yazar demişti, “Düşünceler sizi kokuşturur” diye. Düşünün artık ne düşünmemiz gerektiğini.  Şunu belirtmek istiyorum. Geçenlerde katıldığım bir seminerde Yaşam Koçu Aynur Hanım,  şöyle demişti: “İnsanları yargılamak hücre yapısını bozuyor. Sağlıklı hücreler yuvarlak, çember halindedir. Yargıladığınız her durumda hücrelerin şekli yamulmaya, yassılaşmaya ve elips haline gelmeye başlar. Böylece hastalıklar oluşur ve yargılamayı bırakmadığınız durumda kronikleşir.”
Bu soyut ve zihin aşamasındaki yorumlarımdan sonra daha somut olan yaşam çevrelerimizden ve beslenme şeklinden bahsedeyim. Evvela denetimi ve kontrolü sizin süzgeçinizden geçmiş gıdaları tüketmek gerekiyor. Evet! Bu çağda doğal kalabilmek yoğun bir çaba gerektiriyor; fakat küçük uğraşlarla büyük zararlardan kaçınabiliriz. Bu röportajı da okuyan kitlenin çoğunluğu zaten yoğurdu evinde mayalıyordur. Ben evlendiğimden beri evimde mayalıyorum ve fabrikasyon yoğurtlar midemi bulandırıyor. Yine evde kefir mayalamak yararlı bakteriler açısından bağırsak sistemimize ve genel bağışıklığa çok çok faydalı. Bunun en yakın şahitlerinden biri de sensin. Asya’nın alerjik durumunu adeta kefir ve yaptığın birçok uygulama ile yeniyorsun.
Mümkün oldukça paketlenmiş gıdayı eve sokmamak, tüketmemek gerekiyor. Fabrikasyon üretimlere karşı durmalıyız. Raf ömrü uzasın diye konulan koruyucu maddeler ömürden ömür götürüyor. Tatlı zehir dedikleri şeker ise keşke tamamen çıkabilse hayatımızdan. Bakın geçen hiç şeker koymadan bal, pekmez ve keçiboynuzu özü ile tam tahıllı undan bir kek denedim. Gayet de oldu yani 😉 Çocuklarınız şikayet ederse direnin, ağız tatlarının alışmasına bakar 😉 Eski insanlar neden zayıfmış. Şeker o zamanlar keşfedilmemiş de ondan.
Mutlaka bol yeşillik tüketmeliyiz. Benim için olmazsa olmazlardan maydanoz, dere otu, roka gibi koyu yeşiller adeta bir toksinsavar, organların süpürücüleri, temizlik savaşçıları. Korkmayın bol bol yiyin, otlayın kısaca. Arada bir yapılan detoks suları da vücudu asidik ortamdan alkali hale taşıyor. Çok basit. Bir sürahi suya yarım limon dilimleri, bir salatalık dilimleri, maydanoz, yeşil elma dilimleri, bir kapak kadar isteğe göre elma sirkesi ve de tarçın ekleyin, bekletin, için, oh mis, içiniz bayram etsin. 😉
Daha çok husus var ama arada bir vitamin, mineral ve tiroid değerlerinize baktırmayı unutmayın. Bu kış vakti D vitamini eksikliği olmayan çok az insan gördüm. B12 kas ve sinir sistemi için keza hayati. Demir de kan için önemli. Bir dahiliyeciye gidip bu testleri istemekten geri durmayın derim. Kronik durumlarınız yoksa yılda bir yeterlidir diye düşünüyorum.
Son olarak da nefesle zihninizi, bedeninizi temizleyin. İç organlarınız nefes alsın. Doğru nefes teknikleri ile daha sağlıklı hale gelebilir, hayatımızda önemli dönüşümler yaşayabiliriz.

Son zamanlarda blog yazarlığını sadece gelir elde etmek adına kötüye kullananlar çoğaldı. Ben bu röportajları da aslında bu nedenle yapıyorum. Bu kirliliği biraz olsun önlemek ve insanları gerçekten emek verenlere yönlendirmek istiyorum. Seni de bloğunu özenle, zevkle ve ciddi emek harcayarak hazırladığın için konuk etmek istedim. Tüm konuklarıma da bu soruyu soruyorum. Bir hevesle açılıp kısa süre içinde 1-2 yazı yazıp bırakılan bloglar için ne düşünüyorsun? Ciddi ciddi bu işe yapmak isteyen blog yazarlarına ve tavsiyelerin var mı?
Saman alevi blogları diyorum ben bu bolluğa. Bir an heyecanla açılıyor, o heyecan bir iki post sonrası bitiyor. Bloglar öylece kalakalıyor. İşi sahiplenen ve fark yaratanlar zaten aralarından sıyrılıyor. Zaten google aramalarda bu emeğinizin eninde sonunda karşılığını veriyor ve sizi üst sıralarda çıkarıyor 😉 İnsanlara yaşam deneyimlerini aktarma hevesim canlı kaldığı sürece yazmaya devam edeceğim.
Bu işte kesinlikle önemli olan tutarlılık. Süreklilik olduğu zaman hedef kitlende güvenilirlik de kazanıyorsun. Okuyucun sana güveniyorsa kolay kolay da bırakmıyor. Blog yazarlığı disiplin istiyor, yenilik istiyor, araştırma istiyor. Özellikle sağlık, güzellik ve organik yaşam konularında blog tutuluyorsa bilimsel davranmayı da gerektiriyor. Yani yazdığımız her kelimeden sorumluyuz. Burada sınır önemli. Özellikle deneyim ettiğim konuları yazmayı doğru buluyorum. Blog yazmak isteyenler ilginç ve özgün olabilecek, ilgi alanlarına yatkın konular üzerinde yazmalılar diye düşünüyorum. Ayrıca bu işte daha profesyonel olmak isteyenler varsa, blog yönetimini ve google optimizasyonunu öğrenmek, siteye iyi bir seo kazandırmak (İnternette üst sıralarda çıkılabilirlik ve bilinirliliği sağlama yöntemleri) için Seo Kurslarına gidebilirler. Artık bloğu olan sosyal medyaya da entegre olmalı. Organik, google aramaları ile gelen ziyaretçi kitlesi kadar sosyal ağlardan da gelen ziyaretçiler büyük bir oranı oluşturuyor.
Akılda kalıcı ve dikkat çekici bir blog isminizin olması da markalaşma yönünde olmaz olmaz diye düşünüyorum.  Paylaşmak kadar iyi geleni yok diyorum ve bu uğurda yazan herkese bol şans diliyorum.

Sohbetin için çok teşekkür ederim. Daha uzun süre bloğuna devam etmen dileği ile…
Ben teşekkür ederim. Okuyucularına sevgilerimi iletiyorum.  En doğal halinizle kalın 😉

Hülya Çayoğlu Kurtkal’ın sosyal medya hesaplarına aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz.
Facebook: https://www.facebook.com/endogalindan/
Instagram: en_dogalindan_com
Twitter: @endogalindan
Pinterest: https://tr.pinterest.com/endogalindan/
Blog: www.endogalindan.com

Kaydet

Kaydet